• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  BODRUM ŞİFA SANATLARI ATÖLYESİ
Reiki İlahi Aydınlanma
Çok değerli üstadımız İsmail Bülbül'ün Reiki ile ilgili bilgi karışıklıklarına, yanlış ve az bilinenlere son verecek, sorularınızı aydınlatacak bu donanımlı kitabı bir ve bütüne hayırlı, uğurlu olsun...

Reiki ile tanışmaya niyetlenenler, yeni başlayanlar ve ileri aşamalardaki tüm öğrenci ve eğitmenler için referans niteliğindeki bu eserin, başucu kaynağınız olması ve en yüksek faydayı sağlamanız dileğiyle... 


Hayat ve Yaşam & Anlam ve Amaç

Hayatın anlam ve amacı, insanın, doğanın, toplulukların, yaratılışın anlam ve amacı varoluşun tüm zamanlarda, tüm düzenlerce en çok sorgulanan kavram ve olgularındandır. Anlam ve amaç sonsuz bir sarmal olarak enerjinin aktifleşip, yükselip, dengelenmesine benzer bir düzenekle tırmanarak, bizimle beraber ilerler, genişler ve dönüşür. Bulunduğumuz gerçeklikte; -tersi gibi görünse de- hayatın amaç ve  anlamı tek, doğrusal ve sınırlı değildir. Onu bizler yaratır, değiştiririz; fakat var oluş ve yaratımın anlam ve amacı; hepimizin ilahi planını doğurup besleyen yegane, tek bir bütünden oluşur. Anlam amaçtır, amaçta anlamdır. Yaşanılan gerçekliklerin, hayatların, izlenen yolların ve kullanılan araçların görüntüsü değişse de hepsi tek bir noktadan tek bir anlam ve amaçla çıkar ve tekrar ona yönelirler. Yani gerçeklik değişir fakat hakikat bakidir.


Belli tekamül planlarına göre hayatın anlam ve amacı; sadece varolduğumuz düzlemin dış şartlarını tanıyarak hayatta kalabilmek ve bunun için gereken fiziksel/maddi ihtiyaçları karşılayarak bunları savunup, koruyabilmek olabildiği gibi, kendimizi ve dışımızda olanları deneyimleyerek ilişkileri geliştirmek, arzu ve itilimlerimizi  tanıyarak onları gerçekleştirmek de olabilir. Kimine göre hayatın anlam ve amacı sevgidir; bütüne uyanıp bunu dürüstçe ifade etmek, bir ve bütünün anlam /amacına hizmet etmek, kendini, O'nu aramaktır. Kimine göre bu; deneyimlemek, dengelenmek, doğum-ölüm döngüsünden çıkmak, kimine göre sadece andan zevk almaktır. Bazılarına göre ise; anlam da amaç da yoktur, bunlar dini paradigmalardır. Belki de tüm bunlar kötü bir şaka, oyun, ızdırap, cennet /cehennem provası ya da gelişigüzel anlamsız bir rastlantıdır. Bilinç ve ihtiyaç kadar anlam ve amaç bulabilirsiniz bir o kadar da araç bulabilirsiniz, anlam ve amaç her an özgür irade seçimine göre yaratılır ve onun getirdiği sorumluluk ve çaba üstlenilerek tesirler eşliğinde de yaşanır. 


Tüm anlam ve amaçlar; birbirine bağlı, birbirini doğurup besleyen, hepsi eşsiz gereklilik ve geçerlilikten oluşan bütünün parçaları olan yüce seçimlerdir. Kaynakla bağlantımızı kesip dualite kalıbında, ego ve zihinle sınırlandığımızda; çoğu zaman yaşamın ya da hayatımızın anlam ve amacını söyleyen yansımalarımız ve dış sesler, iç sesimizi bastırır; bazen anlam ve amacı göremez, rehberlik almamayı seçebilir, ağırlaşır, tıkanır ve dengesizleşiriz. Bazen bunun acısı taşınamaz bir hal alır; anlamı, amacı, yaşam isteğimizi tamamen kaybeder, karanlıkta bizi yerlere ve göklere bağlayan yolu bulamaz ve yaşama son verme isteği gibi bir seçime kadar gidebiliriz. Unutulmamalıdır ki, tüm seçimler varlığın bütünü ve daha üst bilinç seviyelerince belli sebeplerle uygun görülmüş belli ihtiyaçları karşılayan niteliktedir. Ertelemeler, gözden geçirmeler, uyumsuzluklar vs. olabilir; fakat nihayetinde hiçbir seçim, öğrenme döngüsünü pas geçemez. Öte yandan; hayatın anlam ve amacının değişip dönüştüğü ve bunun özellikle aniden ortaya çıkar gibi göründüğü dönemler, pozitif etkilerin yanısıra oldukça sıkıntılı, gelgitli, kaotik, sancılı, doldurulması gereken boşlukların oluştuğu dönemler olarak da yaşanabilir ve insan bu dönemlerde dengesini sağlamakta, yeni enerjiye adapte olmakta zorlanabilir, korkuyla eski enerjiye tutunmaya çalışabilir; bir geçiş hassasiyeti taşıyan bu dönemler; yeni blokajlar ve dengesizlikler yaratılmaması açısından kaynakla bağlantıya, rehberliğe, farkındalık, inanç, cesaret, içsel gözlem, sabır ve şefkate en çok gereksinim duyulan dönemlerdir. İnsan dürüstçe hayatının anlam ve amacını bulup ona değer vererek yaşamaya başladığındaysa bağlantıdadır, sevgi, güç, cesaret, coşku, denge ve huzurla akar.


Birey kendininkine benzer anlam ve amaçtakilerle daha kolay, uyumlu bir birliktelik ve potansiyelleri gerçekleştirecek bir rezonans sağlayıp beslense de, ilerlemek için kendininkiyle uyuşmayan anlam ve amaca sahip topluluklar ve oluşumlarla da birliktelik sağlamak durumunda kalabilir. Bu ne kadar zor bir yol olsa da, bazen ögrenmek için negatif kutbiyetin şart olduğu planlar vardır. Fakat, kişi işleyişlere ne kadar aşinaysa her seviyede bir o kadar dengeli, farkında ve acısız bir geçiş  yapabilir. İnsan ironik olarak anlam ve amacı kendi dışında ve kendine en uzak olan noktada arar. Oysaki anlam ve amaç, insanın en yakınına, içine gömülü, birlikte sonsuz kez "doğduğu" ve "öldügü", anahtarı da gönülde olan bir hazinedir. İşte insan, hep bulunduğu yere ulaşmak için tüm varoluşu böyle kateder. Yaşamın ve hayatın anlam ve amacı aranmaz, o; çabalamak değil, olmaktır, o geçmişte, gelecekte, başkasında, başka yerde değil, anda ve hep bizde varolandır, fakat bir ikilem olarak, biz ona niyet etmeden, onu merak etmeden, onu deşmeden, ona çabalamadan görünür de olmaz. Anlam ve amaç; özün çağrısını cevaplayan ve ona çağrı atan bizizdir.


Hayatın amaç ve anlamı ile yaşamın amaç ve anlamı birbirleri içinde saklı olup birbirlerini beslese de, genelde aynı görünmezler. Nadiren örtüşür, çoğu zaman birbirlerine ters düşer gibi görünebilirler. Çünkü yaşamın anlam ve amacı perdelenerek hayatın anlam ve amacı oluşturulur, yaşamın anlam ve amacını perdelemeden herhangi bir itkiye, arzuya, kutbiyete sahip olmak, tekamülü gerçekleştirmek, ne olmadığımızı ve ne olduğumuzu bilmek, deneyimleyerek genişlemek mümkün değildir. Tüm hikayedeki parçalar hayat amaç ve anlamını öyle ya da böyle yaşamın yasasına uyumlamak, onu tanımak üzerine kurulu açılımlardır. Yaşamın anlam ve amacı kapsayıcı, domine edici, yaratıcı ana özümüz ve dönüş noktasıdır. Bu nedenle hayatınızın amaç ve anlamı, yaşamınkine uzak düştükçe tüm anlam ve amaçlar uzaklaşır, yakınlaşmanız size her seviyede belli biçim ve şiddetlerde hatırlatılır ve acı ya da tatlı bir şekilde uyumlanmanız sağlanır. Bu dönemlerde nedeni belli belirsiz bir tekinsizlik, doyumsuzluk, huzursuzluk, çok derin bir sızı ve türlü tatsızlıklar başlar. Bu, kendini yaşamın aşkından yoksun sayma ve kendinden ayrı tutma sendromudur ve aşkla dönmek / aşka dönmek için, özü aşk olan tüm varlıklar tarafından, yine aşkla göze alınan bir durumdur. Yaşamın anlam ve amacı, hayatımıza ne kadar çok sızarsa, hayatımızın anlam ve amacı da yaşamınkini o denli kucaklar, böylelikle birey birlik, bütünlük ve denge ile tüm varolanın tadını çıkartıp deneyimleyerek, mümkün olan en yüksek seviyede doyum, tat ve farkındalıkla bir hiç olan hepe, hep olan hiçe ilerlemeye ve hep olduğunu bilmeye ve alemi seyretmeye devam eder.


Hayatın anlam ve amacının yaşamınkine bağlılığı ya da kopukluğu derecesinde kendimizi, diğerlerini, evreni,  ölümü ve diğer her şeyi asıl varlığıyla görebilir ve yaşayabiliriz. Varolduğumuz seviyede devam eden tüm alanları etkileyen gezegensel ve devresel, eşsiz bir değişim geçiriyor, oldukça hızlanan ve çalkantılı hissedilebilen bu zorlu süreçle uyumlanmak ve seçimler yapmak durumunda kalıyor, birlikte yaratıyoruz. Bunlar olurken yaşamın anlam ve amacında merkezlenip, dengede kalabilmek hem bireysel hem toplu olarak belki her zamankinden daha fazla bir önem teşkil ediyor Tüm bireysel ve kolektif sorunların temeli; empoze edilen anlam ve amaçlardır. Yaşamınkiyle gittikçe daha çok örtüşen hayat anlam ve amacımızın tohumunu gönlümüzde yeşertmemiz, onun sevgisi ve ışığıyla birlikte ilerlerken tüm anlam ve amaçları onurlandırabilmemiz dileğiyle


Ahu Birlik 


Yorumlar - Yorum Yaz