En son ne zaman elinize bir kalem, kağıt alarak yazdınız, yazdıysanız neyi, nasıl ya da kime yazdınız? Sözlü iletişim gelenekleri nasıl unutulduysa, yazılı iletişim de yavaş yavaş yerini başka şeylere bırakabiliyor ya da biçim değiştirip deforme oluyor.
Yazmak, sadece bir aktarma ve ifade / dışa vurum yöntemi değildir, aynı zamanda varoluşu anlamlandırma, biçimlendirme yöntemidir. Yazarken, düşündüğümüz ya da konuştuğumuzdan farklı şekilde işler mekanizmalar. Mesela bir konu hakkında düşünürken hızlı bir gözden geçirme, planlama vs. yaparız her şey tamam gibi görünür, belki de kaybolur, karışır gideriz, konuşurken çoğunlukla bunlar bile olmaz, patır patır dökülür her şey ağzımızdan, bunlar suya işlemek gibidir ama yazarken öyle mi? Yazmak farklı bir düşünme biçimidir; defalarca değişim geçirir yazdıklarımız hem içerik hem biçim olarak. Yazma sürecinde yeni bağlantılar görür, keşfeder, aydınlanmalar yaşar, ilhamlar alırız. Bu şekliyle yazı, her ne kadar karşıdaki için, okunmak için yazılan bir yazı bile olsa, önce kendinden kendine bir ayar çekme, hizalanma ve taşa yazma mekanizmasıdır!
Yazmak, şifa teknikleri açısından ele aldığımızda, pandoranın kutusu gibidir. Yazarak öğrenmek, çalışmak, pekiştirmek çok daha kalıcı ve düzenleyicidir. Bazen üşenir, bahaneler, sündürürüz yazmayı, fakat kestirme yollar çok daha uzun olabilir.
Yazmak, aynı zamanda, enerjilerin topraklanmasını, yani manevi ve soyut alandan, maddi ve somut alana inmesini sağlar; bize netlik, sadelik, güven, enerji, motivasyon sunar ve bu bir nevi mühürleme görevi üstlenir.
Geriye dönük okuma, haritalandırma yapıyorsanız kayıt tutmak çok önemlidir. Şifacıysanız raporlamalar ve birtakım bilgiler açısından da illa ki yazmanız gerekir. Bazı öğreti ve pratiklerdeyse (mesela şamanik çalışmalar) yazmak bir saygı, şükran sunma ve hatırlama biçimidir. Rüyalarla çalışıyorsanız bir rüya günlüğü zaten şarttır, çünkü tüm bu sebeplerin yanında rüyalarınızı yazmaya vakit harcarsanız, bilinçaltı ve dışına sana önem veriyorum ve daha çok hatırlamak istiyorum mesajı vermiş olursunuz. Yazıp çizmenin sinir bilimsel işlevi ve beynimize faydalarından hiç bahsetmiyorum, dileyen onları da araştırabilir.
Belki bu güzel Mayıs ayında yazmak için kendinize bir alan oluşturmak, güzel bir niyetle, bir ritüelle adlandırdığınız özel bir defter seçmek istersiniz. Bu, içinde şarkı, şiir, kolaj, çizim, söz, ilham, masal ve hayallerin olduğu ya da sadece ajanda, günlük, karalama defteri tarzında tuttuğunuz bir şey de olabilir. Belki de kendinize ya da bir başkasına hiç göndermeyeceğiniz bir mektup yazmak istersiniz. Biriken enerjileri boşalttığınız ya da dileklerinizi yazdığınız yakmalı, gömmeli, üstünde uyunmalı bir şeyler de olabilir bu. Sürekli kendimize ve başkalarına anlattığımız, yaşamımızda dönüm noktası, motif olan hikayeler vardır, bunlardan negatif biçimde anlattığınız birini seçip, farklı biçimde yazmayı da deneyebilirsiniz mesela ya da bilinç akışı dediğimiz biçimde; herhangi bir kelime, kavram seçip, birkaç dakika ile başlayıp, size neleri çağrıştırıyorsa, analitik zihin ve biçimsel olarak hiç düşünmeden, ne geliyorsa kağıda dökme pratiği de yapabilirsiniz. Benim en sevdiklerimden biri; yazılmış bir hikayeyi alıp sonunu tekrar kendimce yazmak. Tüm bunların ne kadar şifalı olduğunu göreceksiniz.
İster iyi, ister kötü bir öğrenci olun, yazı da tekrarladıkça güçlenen, bize kendini ve bizi açan, evrilen çok yaratıcı ve sağaltıcı bir alan. Bir insanın imza biçimlerinden bambaşka bir dünya. Varoluş amacı, tonu, meşrebi yazma üzerine olan kitlelere mal olmuş yazarlardan vs. olalım demiyorum. Kendini ve ötekini anlama biçimlerinden birini zevkle, daha çok kullanıp paylaşalım diyorum.
Bizlere yazma imkanlarından birini ve bu platformu sunan canım dergime, katkılarından dolayı tüm değerli yazarlarımıza ve emek verenlere gönülden teşekkür ediyor, Aşk dolu bir Mayıs diliyorum.
Ahu Birlik
www.varolus.com