Enerji; “kuvvet uygulayabilmek için gerekli parçacıkları bir arada tutan güç” olarak tanımlanır. Bu güç; negatif ve pozitif kutupların bütünlüğü olduğu gibi; tüm varoluşun da hammaddesi, kaynağı ve özüdür. Biz, bizim 5 duyu ve 3 boyutla algıladıklarımız ve bunların ötesinde yer alan her şey; bu enerjinin sonsuz farklı boyut ve frekanslardaki tezahürü, değişim, dönüşüm, ilerleme ve genişlemesinden meydana gelir. Fiziksel alemin temeli atom altı parçacıkları, soyut alemin temeli takyonlar dahil bütün; vardan yok yokdan da var olmayan ortak bir enerjiden türeme bir teklik olup, aynı zamanda birbirlerine tabi, birbirlerinden etkilenir ve birbirlerini etkiler parçalar durumundadırlar. Enerji dualiteye girdiğinde parçalanıp, kutupsallaşır ve realitedeki paradigmaya göre biçimlenir ve tümden sözde bağımsızlaşarak adlandırılır. Bu enerjinin varoluşundaki paradoksal bir yanılsamadır. Reiki gibi enerji / şifa sistemleri ve çalışmaları da bu ortak alanın, ilahi kaynağın ve enerjinin süptil kullanımından ibarettir.
Enerjiler; sadece ısı, ışık, elektrik ya da maddesel, duyu, duyum olarak değil, diğer biçim ve bizim algı ötemizde de mevcuttur. Tüm enerjiler; ortak kodu taşıyan bilinçli titreşimlerdir ve biz bu enerjilere ve bütüne geçirgenliğimiz oranında özümüz olan sevgi ve ışıkla tekamül ederiz. Bizler; enerjinin doğası gereği hem enerji, varoluş ve kozmosun işleyişi hakkında sandığımızdan ya da bulduğumuzdan daha çok şey biliyor, fakat bunları uygulama / entegre etme ve dengeleme aşamasında bulunuyor, hem de hiçbir şey bilmiyoruz.
Sevgi ve Işık (Nur) tüm kozmosun ortak yasası ve enerjinin özüdür. Her şey O’ndan doğar ve O’na döner, O her şeyde tekamül ve tezahür eder. Bu nedenle; doğal akışta sevgi ve ışıkla yol almak yükseltici, genişletici, dönüştürücü, yaratıcı, dengeleyici, ilerletici ve iyileştiricidir. Korku; sevginin düşük frekanslı bir ürünüdür ve dualite üzerine kurulu tüm sistemler ikilik düzleminde gelişir, ikilik düzlemi parçaları, kutbiyeti ve farklı frekansları yaratır bu da dönüşüm için uygun ve gerekli olan tekamüli düzlemdir. Biz insanlığın bilinç tarihi boyunca bu düzlem içinde köklenir, unutur ve tüm varlığımızın bundan ibaret olduğunu kanıksar, kısır döngüler yaratır, işte böyle zorlu bir plan içinde hepsi kabul gören sayısız ilahi yolla, özümüze, aslolan Aşk'a, Bir'e yol alırız. Dualiteden, keza uzay / zaman ve biçimlerden bağımsız olarak bu yol alınmıştır, biz zaten tek bir bütün olarak hep oradayız, fakat enerjinin varoluş yolculuğunda paradoksal olarak bu yol, katedildiği bilinmesi, ve hep olunan olunması gereken bir öncüle de sahiptir. Başka bir deyişle kader çizilmiştir ama çabaya da tabidir! Madde aleminden geçmeden, parçaları içermeden bütünün açılımı sağlanamaz. Tüm alemler bilincin deneyimlerle dengelenip bütünlenmesi için eşsiz, eşit ve kusursuz bilinç parçalardır. Enerji; yaratır, deneyimler, bilir, öğrenir, olur ve kaynağına her seferinde döner, bu kapı içinde kapılar olan sonsuz biçim ve boyutlu bir yolculuktur.
Madde; somut olan fizik beden ve soyut (daha süptil olan gözle görünmez şekilde yüksek hızda titreşen) mananın daha kaba, yoğun titreşen bir yüzüdür. Dolayısıyla zihin ve duyguyu etkileyen bedeni, bedeni etkileyen de duygu ve zihni etkiler. Gökte olan yerde, atomda yer alan kozmosta yeralıp etkileşerek var olur ve hepsi tek bir ruhtur. Ruh; özün bilgisi ve planını O‘ndan o‘na taşır. Madde enerjiye, enerji de maddeye dönüşür. Bu anlamda, bizim de en büyük yaratım kaynağımız olan süptil enerjiler; düşünce, duygu ve inançlar gerekli şekilde, süre ve şiddetle tekrarlandıkça mutlaka madde düzeyine inerler. Bu nedenledir ki, biz farkında olsak da olmasak da realitedeki kişiliğin temelini oluşturan ve çocuklukta yerleşen negatif çekirdek kalıplar, karmik geçmiş yükler, olumsuz bilinçaltı yapıları, varlığın ötekileştirilen parçaları iletişim kurulmadıkça beslenerek büyür, güçlenir ve varlığın ışımasının, enerji alıp vermesinin önünü keserler. Böylelikle her alanda bireysel ve kitlesel bir çok sıkıntı, acı, köklü kısır döngüler ve kalıplar oluşur. Varolduğumuz bilinç seviyesinden tek başına bu süreçlerle başetmek muazzam bir süre ve zorluktur, kimse aynalar, hatırlatıcılar, dengeleyiciler olmadan tek başına bu yolda kaldırabileceğinden ağır bir yükle, zamansız ilerletilmez. Farkında olarak ya da olmayarak an içinde farklı yorumladığımız, pek çok seviyeden bir çok açan, rehberlik ve destek alır ve bu yolu mutlaka kademe kademe ve anda O’na yürürüz.
Ahu Birlik Alp