• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  BODRUM ŞİFA SANATLARI ATÖLYESİ
Reiki İlahi Aydınlanma
Çok değerli üstadımız İsmail Bülbül'ün Reiki ile ilgili bilgi karışıklıklarına, yanlış ve az bilinenlere son verecek, sorularınızı aydınlatacak bu donanımlı kitabı bir ve bütüne hayırlı, uğurlu olsun...

Reiki ile tanışmaya niyetlenenler, yeni başlayanlar ve ileri aşamalardaki tüm öğrenci ve eğitmenler için referans niteliğindeki bu eserin, başucu kaynağınız olması ve en yüksek faydayı sağlamanız dileğiyle... 


Enerji Açılımları

Frekans; enerjinin 1 saniyedeki titreşim sayısıdır. Benzer frekanslar bizde tepki uyandırır, benzer frekansları çeker, ihtiyacımız olan frekanslara çekiliriz. Çekim yasası budur, deneyimler ve dersler de bu şekilde yasalarla yaşanır. Bir frekansa güç uygularsanız o hayat bulur, direnç gösterir, güçlenir. Enerjinizi ve odağınızı yokluk bilincinde tutarsanız o size sayısız şekilde gelir ta ki siz genişleyene kadar. Varoluş ve asıl doğanız bulunduğunuz sınırlı bilinç düzeyine tabi değildir, dolayısıyla kutupsallık içermez, iyi / kötü bilmez, olanı  deneyimler, enerji nereye akıyorsa onu size yansıtır, çünkü özde sadece titreşimler vardır, niyetin, düşüncenin, odağın titreşimi neyse onun yansımasından başka bir şey yaratmanız mümkün değildir. Ego ve gölgeyle olan  bitmek bilmeyen mücadelemiz bu bağlamda anlamlıdır. Bunlar; enerji yasalarının deneyimlediğimiz hayat üzerinde uygulanması, neyi, neden, nasıl yaşadığımızın daha net bir görüşüne sahip olmamız ve farkındalığımızı geliştirip yol alabilmemiz açısından önemlidir. Evrende hiç bir şey başıboş, tesadüfi, şanseseri, amaçsız, bizden ve bütünden ayrı değildir, olsa olsa biz öyle sanar ya da sanmak isteriz.


Uygulanan bir kuvvetin frekansının, uygulanan nesnenin frekansı ile aynı olması durumunda büyüklüğünün artmasına rezonans denir. Depremler, radyo frekansları, tsunamiler rezonansa örnek olarak verilebilir. Bu anlamda insan bilinciyle rezonasa giren doğanın tezahürü de oldukça manidardır. Mesela birbirleriyle aynı frekansta titreşen şeyler bir rezonans ortaya koyar; bazen bu iki insan arasındaki açıklayamadığımız bir uyum / bütünlük / eşlik olarak yorumlanırken, bazen belli nitelikteki zihinsel / duygusal bir durumun vücutta belli nitelikteki bir hastalığı ortaya koyması, bazen de aynı nitelikte birbirini izleyen düşüncelerin devrim niteliğinde bir fikir / icat / şifa vs. ortaya çıkartması gibi sayısız şekilde görülebilir. Bazı durumlarda eskiden benzer frekanslara sahip olan şeyler, kişiler değişir ve artık rezonansa giremez duruma gelirler, bu; hayatımızda iş-eş-çevre-yaşam tarzı-bakış açısı vs. değişimi olarak tezahür edebildiği gibi, Reiki uyumlamalarındaki genişlemeden sonra da oldukça sık rastlanan, şiddetini arttıran bir durumdur. Eş zamanlı yapılan toplu şifaların gücü de rezonanstan ileri gelir. Burada can alıcı nokta; etkinin konu üzerinde çalışan kişi sayısı kadar değil; fizikte kişi sayısının karesi ile ölçüldüğüdür. Bu alanda yapılmış en geniş ölçekli araştırma; TM toplu meditasyonun şaşırtıcı etkisi alanındadır ve bilim adamlarınca “Maharishi Etkisi” olarak adlandırılmıştır.


Karma dediğimiz şey; tekrarlayan kalıp enerjinin aynı frekanslar arasındaki salınımından, enkarnasyon dediğimiz şey; enerjinin evrimleşme ve egonun tekamül süreci için izlediği yoldan, paranormal, metafizik vs. olarak nitelendirdiğimiz şeyler; bizim bilinç düzeyimize göre yorumladığımızda frekans eşini bulamayan farklı enerji frekanslarına ait olgulardan, rastlantı, olasılık, potansiyel, mucize, şifa vs. dediğimiz şeyler ise; evrenin ezelden ebede şaşmaz sonsuz işleyişinin bizim bilincimizle kesişen, anki okunuşudur. Bir şeyler biz görmüyoruz diye yoksayılabilir, fakat yokolmaz ve karşılıklı iletişim devam eder, şeyler her zaman vardır, tüm enerji varlık üzerine kuruludur, yokluk da, negatif de bir varlık durumudur. Temelde her şey ezelden ebede aynı anda var ve olmaktadır sadece biz onları görecek şartlara yeni ulaşmış ya da ulaşamamışızdır, bilinç bu şekilde ilerler. Görmek; kabul ve teslimiyet gerektirir, sanılanın aksine bir şeylere inanmak onları vareder çünkü düşüncede, hayalde olan şey zaten vardır, aksi halde düşünce ve hayalde olmazlardı. Varoluş ve sınırsız enerji bu şekilde işler ve bu; bizim dualitede sınırlı “bilim” paradigmamızın da aradığı, zihnin ve egonun "orada dur!" dediği eksik parçadır. Bilimin, sistemlerin, dinin, eğitimin dersi ve insanlığı yükseltici biçimde bir sıçrama yapabilmesi de aynı özü kucaklayabilmesine, onunla bütünsel ve dengeli bir iletişim kurabilmesine bağlıdır. 


Dualite kaynaklı bilinç seviyemiz, egolarımız, realitelerimiz, sahip olduğumuz tüm veçhe, katalizör ve yaşamlarımız bizim bir ve bütüne, hakikate ve daha üst bilinç düzeylerine ulaşma yolundaki işbirlikçilerimiz, öğretmen ve en büyük armağanlarımızdır. Ancak bunları bu şekilde kullanabilmemiz, onları birer ışık feneri, nişan ve şükrana dönüştürebilmemiz farklı deneyimlerle sevgi, kabullenme, affetme, sorumluluk, güç, özgürlük vs. gibi derslerin bir çok kademesinden geçip bilinci yükseltmemizi ve tüm varolanı birlememizi gerektirir. Bilinç özüne dönmeye başlayıp genişledikçe bu ikilik perdelemesi de yavaş yavaş açılmaya başlar ve bizler enerjinin asıl doğasını ve potansiyelimizi görüp uykudan uyanarak gerçekten yaşamaya, OL'maya başlarız ve işte o zaman hep OL’duğumuzu, orada olduğumuzu anlar ve bir takım şeyleri kullanmaya bir takım şeyleri de kullanmamaya, dönüşmeye başlarız. Dönüşen bir anahtar da artık farklı kapılar açabilir.


Bu düzlemde gördükleriniz, yaşadıklarınız sadece ve sadece sizin özgür iradeyle seçilmiş yorumunuz ve o yorumun sorumluluğunu almanızdır. Dünyayı değiştirmek isteyen bir insan işe önce kendinden, içten başlamalıdır. Bu dışa duyarsızlık değil, aksine tüm varoluşa karşı olan en temel, en kutsal sorumluluğumuz ve dışa duyarlı olup çözüm üretebilmenin de yegane koşuludur. Kendinizle savaşınız bitmeden hiçbir savaş durmayacak, kabullenemediğiniz, sahiplenmediğiniz tüm veçheleriniz dışardan size ayna  tutacak, bir bir hayatınıza girip size zorlu da olsa yol gösterecek ve bunu özde sadece sizi, bir ve bütünü çok sevdiklerinden ve doğaları bu oldukları için yapacaklar, tıpkı sizin de onlara yaptığınız gibi. Onları şu an belki de düşmanlarınız, hayatınızı mahveden durumlar olarak görüyorsanız odağı genişletmek için çabalayın. Onlar size sevmeyi öğretmek için buradalar. Kaynak içtedir dışta değil; ona ulaşıldığında dışarda ne olursa olsun bilme halindeki merkezi etkileyemez, ama siz her şeye nüfuz edebilir bir enerji düzlemine gelirsiniz; bu kuvvet uygulayarak zihinle değil, aşkın zeka ve sevgiyle yapılır. İçle dışın bir olduğu, birbiri içinde eridiği noktada ise; tıpkı kuantum ya da tasavvuftaki gibi bakanla bakılan bir olur, sonsuz potansiyelle her şey her yerde mümkündür, ego kalpte erir, o zaman kavuşma olur, o zaman; uzay zaman, ben / sen, iyi / kötü, şeytan / melek, av / avcı, hastalık / sağlık, gündüz / gece yoktur, bir ve tek hakikat, şifa, denge ve vecd vardır. Dualitenin daraldığı bu durumlara, rasyonel, bilinçli, analitik düşünme, pozitif bilimler, vs. ile değil, kendiliğinden deneyimleme, biliş / oluş hali de dediğimiz farklı türlerde deneyimleyip etiketlediğimiz daha aşkın bilinç / frekans durumları ile ulaşırız.


Bilinç; deneyim, ve bu deneyimin özümsenmesi yani birlik, bütünlük bilincine taşınmasıyla gelişir. Varoluşun ve her şeyin özü, amacı ve gerçek niteliği de bu deneyim, kendini tanıma, içselleştirme ve sonsuz gelişimdir. Bu plandaki (dünya) amaç, her hangi başka bir planı yüceltip belli seviyeleri haketmek, zaten ezelden ebede sahip olduğunuz şeylere layık olmak için bir şeyler YAP'maya çabalamak, ceza çekmek vs. değil, OL'duğunuz şeyi bu koşullarda da OL'ma yoluyla genişlemektir. Amaç; özümüz olan tüm Varolanın her veçhesini kucaklayabilecek bir birlik ve bütünlüğü bu düzeyde deneyimlemek, asıl varlığı illüzyonda aşama aşama gerçekleştirmektir. Enerjinin varoluşsal yolculuğu sevgi planında bu şekilde gelişir.


Enerji, sağlık ve her maddede unutulmaması gereken en önemli nokta denge ve bütünselliktir. Uhreviliğin seçilip dünyeviliğin dışlanması, bilincin seçilip gölgenin dışlanması, ruhun bedenden ayrılması gibi pek moda spiritüel kutupsallıklar, direnç veya bastırmalar dengeyi, bütünlüğü bozar. Önemli olan dünyevi beden içinde uhreviyi yeşertebilmek, bilinçdışı içeriklerini bilince taşıyabilmek, bedeni ruha araç yapabilmek, kucaklarken seçim de yapabilmek, parçaya bakarken bütünle bakabilmek, egoyu öldürmek değil kalbin hizmetinde olacak biçimde eğitebilmek, bariyerleri taşıyıcı olarak kullanabilmek, kontrol etmek değil dengeyle hakim olabilmektir. Unutulmamalıdır ki insan bir ayağı maddede diğeri manada olan köprü olması niteliğiyle ve kutupsallık gibi zor bir düzlemi seçmesiyle de bütünde eşsiz fakat eşit bir enerji değeridir, ve içinde bulunduğumuz, tüm evrenlere etkisi olacak bilinç dönüşümü döneminin hızlanmış, zorlayıcı geçişiyle beraber içgörüye en çok ihtiyacı olan ve şüphesiz bunu da bulacağı, geride bırakılmayacağı ve pek çok yardım aldığı bir zamandadır; fakat tüm varlıkların ve enerjilerin kaderi de yine kendi seçim ve çabalarına bağlıdır. Tüm sistemlerimiz, gezegen ve insan kaos gibi görünen bir tekamül halindedir. Kaos bizim çözemedigimiz bir düzen ve geçiş biçimidir. Bu durdurulamaz, fakat niteliği belli derecelerde belirlenebilir bir süreçtir, seçimlere ve sahip olunan odağa göre doğal, doyumlu, uyumlu ve acısız ilerlemek belli bir noktada mümkündür, kozmos bunu tasdik eder, ihtiyacı olup isteyene ve gücü ölçüsünde çabalayana mümkün olan bütün kapıları açar, yeter ki neyi neden istediğimizi, kim olduğumuzu bilelim. 


Ahu Birlik Alp


Yorumlar - Yorum Yaz