İmgeleme & Olumlama Çalışmaları
Şifa çalışmalarında ve hayatımızda tezahür ettirmek istediklerimizi yaratmada kilit rol oynayanlardan biri olan imgeleme ve olumlama çalışmaları aslında her an pozitif ya da negatif olarak, farkında olmadan ya da bilinçli olarak kullandığımız, her enerjinin tabi olduğu evren yasalarıyla işleyen ve geliştirilebilen, sınırsız bir yöntemler bütünüdür.
İmgeleme en basit anlamıyla; canlandırma, tahayyül etme demek olup, insanın en eşsiz doğal özelliklerinden, yaratma ve şifa kapılardan biridir. Düşünce olarak varolan, hayal edilen her şey uzay / zamandan bağımsız olarak vardır. Hayal edilmeyen, düşünülmeyen, dolayısıyla seçilmeyen hiç bir şeyin bir olasılık olup gerçekliğimize çekilmesi ve orada kendine akis bulması mümkün değildir. Biz hiç farkında olmasak da olanlar bilinçdışımızda mutlaka bir tezahüre sahiptir. İmgeleme, hepimizin hergün geçmişi, geleceği ya da bir takım şeyleri düşünür, plan yapar, hayal kurar, olasılıkları gözden geçirirken en sık kullandığımız kendiliğinden işlemlerden biridir. Zamanla, zihin / duygu durumumuz ve edindiğimiz / seçtiğimiz kalıplar imgeleme alışkanlıklarımız haline gelir ve yeterli süre ve güçle tekrarlandıkça yaşadıklarımızı tezahür ettirir. Bu anlamda; enerji, soyuttan somuta bedenlenir. Bir insanı düşünürüz ve ondan o gün haber alırız ya da düşündüğümüz bir olay gerçekleşir. Bunlar sınırlı insan zihni / bilinci için rastlantı, şans, mucize vs. dir fakat evren –biz
bazen eksik, yanlış ya da kaos olarak algılasak da- bu tip şeylere mahal vermeyecek muntazam bir biçimde düzenlenmiştir. Bu tip durumlar imgelemenin gücüyle birleşmiş eşzamanlı yaratımlardır. Korktuğumuz şeyleri kucaklayıp, onların varlığı açacak anahtarlarına sahip olamadığımızda onları yargılar, direnç gösterir; dolayısıyla onlara güç verir ve onları yaratırız, sonra da kendi yarattıklarımıza şer, kör talih, zalim kader, kötü çocuk muamelesi yaparız. Oysaki, evrende kader dediklerimiz dahil her şey belli derecelerle özgür irade, seçim, sorumluluk, çaba, niyet gibi yasalara tabi olarak bir ve bütünün hayrına amaçla seçilen eşsiz birlikte yaratımlardır. Yapılan her imgeleme; ya sevgi ya korku seçimidir ve tezahürü de şaşmaz biçimde seçilenin meyvesi olur.
Olumlama ise; kısaca pozitif ya da negatif telkin, söylemdir ve yine herbirimiz, çoğunlukla farkında olmadan her an olumlama yaparız. Olumlama bir dua, bir büyü gibidir. “Bir şeyi kırk kez söylersen olur” derler bu olumlamanın gücündendir. Olumlama, sadece kendi kendimize, kelimelerle, sözel ve sesli olarak tekrar ettiklerimiz değil; düşünceler, duygular, inançlar, çekirdek kalıplarımızın ve aynı zamanda dış kaynakların bize tekrar ettikleridir. Doğduğumuz andan itibaren tüm sistemler tarafından (aile, eğitim, toplum vs.) korku kaynaklı çok yoğun bir negatif telkin bombardımanına maruz kalır, bunu içselleştirerek kendi kendimize tekrarladığımız otonom bir sistem haline getirir ve gelecek nesillere aktarırız. Uzun süren ve kolektif biçimde şiddetle odaklanılan bağımlılıklardan kopmak, kendine, bildiğini sandıklarına meydan okumak o kadar zor, ağır ve korkunç gelir ki insan çoğu zaman bunun kıyısından bile dolanmak istemez, kişi planda uzmanlaşır, oyalanır, durumu sündürür, sahte oyuncaklarından keyif alır hale gelir, körleşir ve kopmak istemez fakat derim yerindeyse bir çok kez darıya giderken bulgurdan olunması gerekir. Bazen bu durum travmatik bir uyarıya kadar sürdürülür. Gün içinde dikkat etmeden, lafın gelişi, inanmadan, bir yerlerden ödünç alarak, ana uymak için ya da şakadan vs. söylediklerimiz bile sandığımızdan çok daha etkilidir. Bir anlamda insan tekamülü korkuya dayalı bu olumlama ve imgeleme sistemini dönüşüme uğratabilmekle mümkündür. Gandhi’nin de mükemmel biçimde sunduğu üzere; “Söylediklerinize dikkat edin düşüncelerinize dönüşür, düşüncelerinize dikkat edin duygularınıza dönüşür, duygularınıza dikkat edin, davranışlarınıza dönüşür, davranışlarınıza dikkat edin alışkanlıklarınıza dönüşür, alışkanlıklarınıza dikkat edin değerlerinize dönüşür, değerlerinize dikkat edin karakterinize dönüşür, karakterinize dikkat edin kaderinize dönüşür!”
Daha geniş bir perspektifte, varoluştaki her zerre birer imgeleme ve olumlama, hep varolanın farklı yansımalarındaki tezahürleridir. Dolayısıyla her şey amaçlı, kutsal bir bütündür. O nedenle negatif bir telkin ya da imgelemeyi farkettiğimizde, ona maruz kaldığımızda onu önce hissetmeye izin vermeli, yargılamamalı ve daha sonra seçimimizi korkuya rağmen açılarak, egoyu kalbin hizmetinde kullanarak yapabilmeliyiz. Denge, öğrenme ve dönüşüm bu şekilde gerçekleşir. Olumsuz bir telkinin hiçbir varlığı geliştirdiği olmamıştır, aslı ne olursa olsun kendimizi ve ötekileri olumluyla kodlamalı, zan altında bırakmamalı, ayıbını görmemeli, durum olumsuz da olsa dengeyle, sevgiyle ve dürüstçe ondan olumluyu çıkartıp dönüştürebilmeliyiz. Varolan her şeyi pozitif ya da negatif kullanmak mümkündür, çünkü öz gereği nötrdür, önemli olan kullanıcının yani bakanın gözü ve dengesidir. Testlimiyet, egoyu ilahi olanın yolundan çekebilmek de bir tür yüksek imgeleme, çabasız çaba örneğidir.
Aslen imgeleme ve olumlama tek parça olan bir sistemdir, bu nedenle sıklıkla birbirlerine dönüşür, birleşir ve güçlenirler. Temelde olumlama da bir imgeleme, imgeleme de bir olumlamadır, ayrım teknik açıdan kolaylık olması bakımından mümkündür. Düşünce, duygu gibi süptil enerjiler ışıktan hızlı, uzay / zamandan bağımsızdır, maddeden geçebilir, ona nüfuz edebilir, ona dönüşebilir, onu yaratabilir, bilim adamlarının araştıkları zaman yolculuğunu bu şekilde destekleyerek geçmişi değiştirebilir, geleceği yaratabilirler. Şifa çalışmalarının, bilimin evriminin, temel varoluş yasalarının ana ekseni budur. Şimdi imgeleme ve olumlama çalışmalarında dikkat edilecek temel hususları kısaca gözden geçirebiliriz...
Ahu Birlik
Yorumlar -
Yorum Yaz