Bu baharın Ramazan, önümüzün de bayram olması vesilesiyle her inançta, enerji çalışmalarında, tıpta ve ruhani geleneklerde önemi olan oruca değinmek istedim.
Kelime anlamı; zapt etmek, tutmak, kesmek, direnç göstermek, sabretmeye denk gelen oruç maddi ve manevi çok boyutlu olarak açılır. Beden, bizim bu dünyadan aldığımız hamurumuz, bu aleme ait olan parçamız olarak nefse tabiidir. Bununla beraber, bizim bu alem ve nefs ile kayıtlanmayan çok daha ince varlığımızın da kabı, yontucusu ve taşıyıcısıdır. Mertebeye göre, ne O’ndan ayrı ne O olarak hem etkiler hem etkilenir pozisyondadır. Bedenin sağlıklı, temiz, tam kapasite ve dengeli olması, hem somut hem soyut açıdan çok değerlidir. Bu nedenle belli beslenme çeşitleri, oruç ve türlerinin beden ve zihin sağlığı açısından faydası hem bilimsel hem de buna ek olarak ruhani yönü, dini ve manevi geleneklerde çokça vurgulanır.
Nefsin arındırılması, nefsin taşıyıcı bir cevher olması bakımından enerjinin yani varlığında yükselmesi, incelmesi, latifleşmesi demektir. Buna yönelik çalışma ve uygulamalarda önce en düşük, kaba prensip, bedensel yani içgüdüsel, hayvani yanımız ele alınır. Yani yeme, içme ve belli içgüdüsel isteklerin belli bir nizam ve ritimde tutulması, burada bir disiplin gözetilmesi. Bu tutuş daima başka bir tutuş ve akışı başlatır. Bedeni arzulara hakim olabilme manevi bir kapı, geçiş aralar. Gereğince olanlarla hem bazı şeylerin kıymetini anlar, hem ne kadar aciz ve ne kadar güçlü olduğumuzu fark ederiz. İdrak, sabır, şefkat, cömertlik, tevekkül, tefekkür gibi melekelerimiz gelişir. Burada dikkat edilmesi gereken; ihtiyaç, arzu ayrımıdır. Çünkü ihtiyacı gözetmede dengesizlik hem maddi hem manevi bir yıkımdır.
Daha üst boyutta oruç, sadece bedenden tutulan değildir, bedenen tutulan orucun aralaması gerekendir. Arınma geleneklerinde bu ‘az ye, az konuş, az uyu’ şeklinde devam eder. Uykunun orucu, konuşmanın, düşüncenin, duygunun, hal, edim ve davranışın, tabii ki ben atfettiklerimizin yani masiva ve benliğin orucu vardır. Zahiren 1 ay tutulan orucun batınen daimi oruca yol alması için bunlara her an özen ve farkındalık geliştirmek gerekir. Bu da bahsedilen yollarla sağlanmaya çalışılmıştır. Peki, gönlü temiz olmayanın orucu tutar mı? Dahi gönlü temizlemenin bir yolu da oruç değil midir? İkisi de geçerlidir. Bu, bugün şeklen, mış gibi, anlamını merak etmeden, ezbere, sorgulamadan, üstünkörü yani samimiyetsiz yaptığımız tüm ibadet, ritüel, davranış ve enerji çalışmaları için düşünmemiz gereken öncelikli, kıymetli bir nokta. Suretsiz siret olmaz şüphesiz ama sirete bağlanmayan suretten de pek fayda gelmez.
Ben, yaşamın büyük bölümünde uygulanabilecek, şahsen hem bedenen hem manevi ve enerjisel olarak da çok faydasını gördüğüm aralıklı orucu benimsiyorum. Tabii ki belli dönemlerde, belli ihtiyaç ve istidada göre farklı türler de devreye girebilir. İbadetten gaye, yaradana yaklaşmak, yani nefsin arınıp ruha, özüne, kendine yaklaşması, kendini bulması ve bilmesi. Bunun için yapılan tüm enerjisel, maddi, manevi, şekilsel ya da şekli aşan çalışmalar da ibadet ve oruçtur. Bunu namaz, zekat vs. olarak tekrar çok boyutlu düşünebilirsiniz.
Bu bölümde ister dünyevi ister uhrevi, ister geçici, ister daimi orucu baz alın yapabileceğiniz, çok basit görünen ve bir kaç gün yaptığınızda bile açılımlarını görebileceğiniz bir pratik eklemek isterim:
Bu biçimde yemek yemeniz de bir ibadet, bir oruç, bir şifa, manevi yükseltici bir ritüel olur. Bu bir şükür, bir dua, bir kutsama ve kutlama, arındırıcı, aydınlatıcı ve dengeleyici bir enerji çalışmasıdır.
Tutulmayan oruç, manevi kuraklığa o da maddi kuraklığa sebep olur. Hakkıyla ve manasıyla tutulan oruçsa her anlamda bolluğa, birleşme, razılık ve afiyete.
Noktanın Sonsuzluğu’ndan bayramlar ve baharlar nasip olsun diyerek bitirmek isterim: “Kurban bayramı, gerçek anlamda oruç tutup kendini kurban edebilmiş olanlar için bayramdır. Kendini kurban etmeyenin kurban bayramı, masiva orucu tutmayanın da ramazan bayramı olmaz.” Lütfi Filiz
Ahu BİRLİK
www.varolus.com